Sadece bir yıl kaldı yolun yarısına. Geçen gün doğum günümdü, 10 Ocak. Keçi burcuyum ben de, malesef. Artık insanları anlamaya çalışarak yorulmak istemiyorum. Benim de bir gün başkaları tarafından anlaşılabileceğim umudunu da taşımıyorum artık. Sıcak, güneşli bir açık havaya ve yeşile özlem duyuyorum uzun süredir.. Sıkıldım, yoruldum, bunaldım başkalarını memnun etmek için yaşamaktan. Yalnızlığın ne demek olduğu en iyi başkaları arasındayken anlaşılıyormuş, tek başınayken değil, bunu öğrendim son zamanlarda. Niye mi yazıyorum şimdi bunları, hehe, aklıma Orhan Pamuk’un konuşması geldi bir an. Neydi o öyle; “Yalnız kalmak için yazıyorum. Hepinize, herkese neden o kadar çok çok kızdığımı belki anlarım diye yazıyorum. Hep gidilecek bir yer varmış ve oraya -tıpkı bir rüyadaki gibi- bir türlü gidemiyormuşum duygusundan kurtulmak için yazıyorum.” herneyse işte..

İnsanların neden doğum günlerini kutladığını anlamıyorum, eğer geçen bir yılın muhasebesini yapıp, bu sene kazançlı çıkarsak eh bir nebze anlarım ama ben kendi adıma geçen bir seneyi kazançlı görmediğimden pek bir anlamsız buluyorum bu kutlamayı. Keni adıma üzülüyorum doğrusu, başkaları seviniyor mu ne? Yazık, işte insanları anlamadığımı söylemiştim. Hiçbir şey göründüğü gibi değil, bir zamanlar yaklaşık on sene kadar önce, felsefe hakkında böyle saplantılı bir şekilde düşürken kendi kendime bir akım oluşturdum. Adını da ifadeedilemezcilik koymuştum, bu ne şimdi diye sorarsanız daha sonra o yazıyı da burada yayınlarım, sanırım bugün bu kadar yeter.