Şimdi bu nedir bu “İspiyon” diye sorarsanız eğer, cevabı fotoğraf sanatına hizmet eden dergimiz Fotoritim‘in bir etkinliği nedeniyle kendilerine gönderdiğim bir emailin içeriğidir şeklinde olacaktır.

En İyi Fotoğrafım – Fotoğraf Öyküleri ismiyle yapılan bu etkinlik aslında bir yarışma, gerçi oldum olası yarışmaları sevmemişimdir ama paylaşmak adına Fotoritim’e bu fotoğrafı ve yazıyı gönderdim. Kimbilir, belki yayımlanır. Ama yayımlanmasa da burada bulunsun ki yazdıklarım boşa gitmesin değil mi?

Yıl 2004, eski filmli analog makinamı satalı çok zaman olmuş ve uzun bir aradan sonra dijital makinayla tekrar fotoğraf çekmeye başlamışım. Bir arkadaşımla ellerimizin pası silinsin diye fotoğrafçılara her zaman güzel kareler sunan Zeyrek, Fener ve Balat civarlarında dolaşmaya başlıyoruz. Aslında çok fazla da çekecek birşey yok, sadece çocuklarla oynuyor, fotoğraflarını çekiyor ve eğleniyoruz. Dolaşmaya devam ederken top oynayan çocuklar ve onları seyreden iki çocuk dikkatimi çekti. Ben de kadrajı ayarlayıp fotoğraflarını çektim, sonra onlara yaklaşarak konuştuk, şakalaştık bir kaç fotoğraf daha çektik. Eve geldiğimde haliyle fotoğraflara baktım ve bu fotoğraftaki ifadeleri uzun bir süre seyrettim. Sadece yüzdeki ifadeler değil ayak ve kol duruşlarından bakışlara kadar heryeri doluydu. Birbirine görünüm olarak benzeyen bu iki çocuğun karakterleri belliki çok farklıydı, neredeyse zıttı ve bu faklılık nedeniyle o an büründükleri roller ve ifadeleri de farklılaşmıştı. Acaba aralarında geçen konuşma neydi? Çekerken bu kadar dikkat etmemiş olsam da eve geldiğimde bu fotoğraf üzerine bir çok senaryo yazmıştım. Ifade o kadar açık şekilde yansımıştıki fotoğrafa, ben de ona “ispiyon” ismini taktım ve portfolyomda baş köşeye yerleştirdim.