“Karıncalar dün yine geldi. Benden istedikleri nedir anlamıyorum, neden bana gelip duruyorlar, benden ne istiyorlar?” diye yakınıyordu dışişleri bakanı Selim Bey, yanına vardığımda. “Tamam sakin olun Selim Bey, bu işi çözeceğiz” dedim ama kendim bile inanmamıştım. Birleşik Karınca İşlemcisi‘nin bulunuşundan sonra bu olay bir çok kişiye olmuştu ve en başından itibaren ben oradaydım. Bu sanırım yirmibirinci vaka. Aslında hepsinde ortak yanlar var; fakat anlamlandırmakta hala güçlük çekiyoruz. “Bu sefer bir kaç fotoğrafını çektim, dur sana göstereyim.” diyerek fotoğraf makinasını bana uzattı.

Fotoğraflara baktım, şu ana kadar çekilebilen fotoğraflarla aşağı yukarı aynı şey vardı, karmaşık bir semboller dizisi. Karıncalar bu şekli dünyanın birçok yerinde onlarca önemli kişiye göstermişlerdi. Benim işim ise bu şekilleri anlamlandırmak ve karıncaların bu deliliğine bir çözüm bulmaktı, “Ahh.. Alev, niye beni yalnız bıraktın ki…”

Alev”in intiharının üzerinden 4 yıl geçmişti, gerçi ben hala intihar olduğuna inanmıyorum ya.. Biz hala Birleşik karınca işlemcisini kullanarak elle tutulur, işe yarar bir teknoloji geliştirememiştik. Laboratuvardaki karıncalar da Alev”in gidişinden sonra hiç bir sorumuza cevap vermez oldular. Birleşik karınca işlemcisinin Akaşik kayıtları kullanarak bilgiyi aldığını düşünüyorduk fakat bunun direkt olarak değil de soruyu soranın zihni vasıtasıyla yapıldığını keşfetmemiz en son yaptığımız anlamlı işti. Acaba sorun Alev”in ölümünün karıncalar üzerinde anlaşılmaz bir etki bırakmış olması mıydı? Bunun cevabını hiçbir zaman veremedik ve şimdi de bu semboller çıkmıştı. Tüm bunlarla uğraşmak zorunda olansa bendim.

“Bu fotoğrafların kopyasını şu karta aktarabilir miyim? Diğerleriyle karşılaştırmak istiyorum da.”

“Tabi, zaten sizin için çekmiştim” dedi Selim Bey.

“İlk geldiklerinde veya ikincisinde de aynı semboller miydi, hatırlıyor musunuz?”

“İlkinde öyle korktum ki, banyoya kaçmıştım, ikincisinde de yatak odasında kaçıp kapının altına yatak örtüsünü sıkıştırdım, o kadar çok karıncayı görünce ne yapsaydım, durup izlesemiydim? Neyse ki bu sefer biraz daha tetikdeydim.”

“Peki teşekkürler, isterseniz siz biraz dinlenin, ben size haber veririm.”
Fotoğrafları alarak oradan uzaklaştım. Eve vardığımda saat 11″e geliyordu, hiç uykum yoktu, kendimi rahatlatmak için bir duş alıp televizyonun karşısındaki koltuğa uzandım. Televizyonda hafıza kartındaki fotoğraflara bakarken belli belirsiz birşey dikkatimi çekti, daha yakından görebilmek için fotoğrafı büyütüm. Elimde diğer vakalarda çekilmiş olan üç fotoğraf daha vardı. Onlara da tekrar baktım. Evet, iki fotoğrafta da aynı şey vardı. Karıncaların birkaç tanesi farklı gibiydi. Hemen aklıma flaşın karıncalar üzerinde yansıma yapıp böyle gösterebileceği geldi. Bunu denemem lazımdı. Ama önce;

“Can selam, sana birşey sormak istiyorum. Az önce bir email gönderdim, oradaki fotoğraflara bakar mısın? Bu sarıya çalan renk flaştan olabilir mi, yani lokal bir renk değişikliği gibi ama, bilemiyorum..”

“Bir saniye, hmmm…Yok hiç sanmıyorum, sanırım o karıncalar diğerlerinden farklı, flaşın etkisine benzemiyor.”

“Peki Can, teşekkürler..”

Demek farklı bir karınca türü olabilir ama buna emin olmam lazım.

“Alo, Sinan, kusura bakma rahatsız ettim bu saatte ama acilen laboratuvarda birşey denemem lazım, bana yardım edebilir misin?”

“Tamam, giyinip çıkıyorum” dedi Sinan isteksizce. Laboratuvara çok yakın oturuyordu ve belliki yeni eve girmişti, neyse ki benden önce oraya ulaşıp beni beklemeye başlamıştı bile.

“Geç kaldın.”

“Fotoğraf ekipmanımı toparladım, birkaç değişik fotoğraf makinası bulmam gerekti de.”

Sinan”la birlikte bir düzenek hazırlayıp elimizdeki karıncaların değişik makinalarla fotoğraflarını çektik. Flaşın objektife olan uzaklığı değişik sonuçlar doğurabileceğinden dolayı elimizdeki tüm fotoğraf makinalarını denedik. Fotoğraflardaki karıncaların hepsi aynıydı, ufak bir iki parlama olanlar vardı ama o sarımsı benekli renk hiçbirinde yoktu.

“Sinan, sanırım bu sembolleri oluşturan karıncaların arasında daha önce görmediğimiz farklı türden bir iki karınca var, daha doğrusu sanki içlerine başka karıncalar sızmış, virüs ya da ajan gibi birşey.”

Bir anda bu farklı karıncaların Alev”in ölümüyle bağlantılı olabileceği fikri beynimde şimşek gibi çaktı. Acaba bu karıncaları yönlendiren biri mi vardı? Varsa kimdi? Yönlerdirmek için feromon mu kullanmışlardı? Peki bir iki karınca diğer karıncaları nasıl ele geçiriyordu? Sorular ardı arkası kesilmeden birbirini kovalıyordu. Titreşimdeki telefonumun sessiz çığlığı tüm soruları yarıda kesti.

“Alo, evindeyim, sen neredesin?” Donup kalmıştım, bir an konuşamadım.

“A.., Alev.., Alev sen misin?”

Bu yazı asıl hikaye sahibi Süleyman Sönmez‘in Birleşik Karınca İşlemcisi isimli hikayesinden esinlenerek yazılmıştır. Yazıda anlatılan olayların gerçek kişi, kuruluş ve olaylarla ilgisi yoktur. Bilimkurgu yazını olarak yazılan bu eserin tüm hakları yazara aittir. Süleyman Sönmez haricinde hiç kimse tarafından izinsiz kopyalanamaz ve sanatsal çalışmalarda kullanılamaz.