Amatör bir fotoğrafçının kullandığı ekipmanı seçerken göz önünde bulundurması gereken kriterler çok fazla. Zamanla hangi tip fotoğraflar çekeceğine karar verip, belli bir yöne doğru ilerlerken ekipman seçiminde de bu tip fotoğraflara uygun olan ürünlere ağırlık vermesi kaçınılmaz. Belki garip; ama örneğin makro fotoğraf çekimiyle uğraşan ve bu yönde kendini geliştirmek isteyenler için sanıldığının aksine DSLR iyi bir tercih değildir.

Özellikle belgesel çekimlerinde boyutları ufak olan fotoğraf makinelerinin kullanılması fotoğrafçıya birçok avantaj kazandırıyor. Sanırım bunların başında, fotoğrafçının koca koca çantalarla dolaşmayıp, omuz ve sırt ağrısı çekmemesi geliyor. Bunun yanı sıra fotoğraf çekerken etraftaki meraklı gözlerden kaçınmak ve dikkat çekmemek de büyük bir avantaj.

Özellikle SLR veya DSLR gibi büyük makinelerle çekim yaparken dikkat çekmemek olası değil. Hem etraftan gelen sorularla muhatap olmamak; hem de modeli korkutmadan fotoğraf çekebilmek ve bulunduğumuz ortamda hissedilmeden dolaşabilmek için ufak makineler kullanmanın avantajlı olduğu su götürmez bir gerçek. Ayrıca fotoğraf makinesini gittiği her yere götürebilmek de cabası.

Fakat hangi ekipman tercih edilmeli?

Kendi adıma cevap vermek istiyorum. Uzun süredir fotoğraf çekiyorum ve belgesel tarzda fotoğraf çekimlerini de Nikon D300, Sigma 10-20mm veya Nikon 10.5mm Fisheye kombinasyonuyla yapıyorum. Anlayacağınız iflah olmaz bir geniş açı hastasıyım. Birkaç kere küçük boyutlu makinaya geçme süreci içersine girdim. Kompakt yapıdaki makinaları tek tek araştırdım ve en geniş 24mm den başlayan açılarının beni tatmin etmeyeceğine karar vererek her seferinde bundan vazgeçtim. Belgesel çekimlerinde kullanmak üzere filmli bir rangefinder alıp kullanmak fikri ise cazip gibi görünse de dijitalin sunduğu avantajları bırakmak benim için oldukça zor.

Tabi ki, full frame Leica M9 veya M10, yanına da 18mm, 21mm, 24mm ve 50mm objektiflerimizi alarak, manual netleme bile olsa tüm sorunlarımızdan hemen kurtulabiliriz, kim istemez? Ama o paraya harika bir ikinci el 4×4 SUV almayı tercih edenler çoğunlukta olacaktır sanırım.

Hem tüm manual müdahalelere izin veren, hem küçük boyutlu ve hem de ultra geniş açı sunacak bir makinaya ihtiyaç duymaktaydım. Fotoğraf kalitesi konusunda çok titizlenmiyorum, çünkü ticari olarak kullanılmayacak belgesel anlamdaki fotoğraflarda buna ihtiyacımız olmadığı kanaatindeyim. Zaten günümüz teknolojisi fotoğraf kalitesi konusunda yeterince iyi durumda.

Tüm bunlar aklımdayken ve ekipman seçimi çözümsüzlük halindeyken, daha önce ilgisiz kaldığım ve burun kıvırdığım MFT (Micro Four Thirds) isimli bir standart ile son bir haftadır ilgilenmeye başladım.

MFT yani Micro Four Thirds sistem

Kısaca açıklayacak olursak Micro Four Thirds, DSLR makinaların kırpılmış halidir, kırpılan ise ayna sistemi, optik vizör ve algılayıcıdır. Dolayısıyla makina boyutları küçülür ve ağırlığı azalır. Ortaya ince, yüksek kaliteli, değiştirilebilir lensli fotoğraf makineleri çıkar. Genel anlamda Four Thirds sistemlerde çarpan faktörü 2x dir, dolayısıyla da Micro Four Thirds sistemlerde de çarpan faktörü 2x olarak kullanılır. Bu arada, “Micro Four Thirds ne kadar tercih ediliyor?” sorusuna elimizdeki tek rakamla cevap verebiliyoruz. Geçen sene Japonya’ da değişebilen objektifli fotoğraf makinaları piyasasında Micro Four Thirds sistemler %12 ye varan bir kullanım oranına sahipmiş. Micro Four Thirds sistemlerden başka Sony de NEX sistemlerini piyasaya sürerek, bu ihtiyaçtan beslenmeye çalışmışsa da, standard olmaması ve fotoğraf makinalarının görünüşü yüzünden ben ilgilenmiyorum.

Micro Four Thirds standardı Olympus ve Panasonic tarafından geliştirip, yaklaşık 2 sene önce tüm dünyaya duyuruldu. Bu yüzden Micro Four Thirds standardına sahip fotoğraf makineleri ve objektiflerin de Olympus ve Panasonic’ e ait olması kaçınılmaz. Genel olarak baktığımızda bazı avantajlarının yanı sıra dezavantajları da var. Eğer ne istediğinizi tam olarak biliyorsanız bu avantaj ve dezavantajlara göre ekipman değiştirmek ya da ek ekipman edinmek konusunda kararınız çabuk olacaktır.

Micro Four Thirds standardının DSLR Fotoğraf makinelerine göre avantajları

Daha küçük ve hafif ekipmanınız oluyor. Sahip olduğu daha küçük algılayıcı sayesinde daha küçük ve hafif objektif kullanımına izin veriyor. Ayna olmadığından ayna sesi ve aynadan kaynaklanan titreşim yok. LCD ekran ya da elektronik vizör yardımıyla tüm ayarlamaları (örneğin beyaz ayarı gibi) canlı olarak ön izleme yapabiliyorsunuz. 2x çarpan faktörü sebebiyle kullanılacak tele objektiflerden daha fazla verim alabiliyorsunuz.

Dezavantajları ise; Algılayıcı boyutu küçük olduğundan fotoğraf kalitesi DSLR makinelere göre daha düşük. Kontrast tespiti şeklinde yapılan netleme DSLR makinelere göre daha yavaş. DSLR makinelerde objektif değişimi sırasında algılayıcı ayna tarafından korunuyor. Fakat MFT de ayna olmadığından objektif değiştirirken çok daha dikkatli olmak gerekiyor. Büyük algılayıcılar kullanan DSLR makineler aynı odak uzaklığı ve diyaframa rağmen MFT sistemlere göre daha sığ alan derinliği oluşturabiliyor. Ekipman ve ve objektif çeşitliliği, bulunabilirliği DSLR de çok daha fazla.

Avantajları bir kenara bırakıp dezavantajlarına baktığımda beni rahatsız eden sadece fotoğraf kalitesi konusuydu. Kompakt makinelere göre oldukça yüksek fakat DSLR makinelere göre ise düşük olan fotoğraf kalitesini okuduğum testlere ve incelediğin fotoğraflara göre yeterli buldum.

DSLR ile karşılaştırma açısından yukarıda bazı Micro Four Thirds standardına sahip makinaların eldeki fotoğraflarını görebilirsiniz. Şu anda piyasada sekiz adet Micro Four Thirds fotoğraf makinesi bulunuyor. Bunları çıkış tarihlerine göre sıralarsak;

  • Panasonic Lumix DMC-G1 (Ekim 2008)
  • Panasonic Lumix DMC-GH1 (Nisan 2009)
  • Olympus PEN E-P1 (Temmuz 2009)
  • Panasonic Lumix DMC-GF1 (Eylül 2009)
  • Olympus PEN E-P2 (Kasım 2009)
  • Olympus PEN E-PL1 (Şubat 2010)
  • Panasonic Lumix DMC-G10 (Mart 2010)
  • Panasonic Lumix DMC-G2 (Mart 2010)

Tüm bu modelleri incelediğimizde kullanım kolaylığı, boyutları, teknolojisi, tasarımı ve fotoğraf kalitesi anlamında elimizde (kişisel tercih) 3 adet model kalıyor. Bunlar Panasonic GF1 (14-45mm kit lens ile birlikte $800 civarı), Olympus E-P2 (14-42mm ile birlikte $1100 civarı) ve yeni çıkan Olympus E-PL1 (14-42mm ile birlikte $600 civarı). Bunlardan birini, Oly E-PL1 yi görme ve kullanma şansım oldu, gövdenin plastik yapısı bende kötü bir his bıraktığından hemen sildim (fotoğraf çekerken de keyif almak gerekli) ama fiyat ve performans olarak değerlendirilmesi gereken bir ürün olduğunu aklımızdan çıkartmıyoruz. Geriye kalan modellerden birini seçmek ise zor oldu. Önceliklerinize ve beklentilerinize göre hareket ederseniz sonuçta tercihiniz doğru olacaktır, ben öyle yaptım.

Olympus PEN E-P2 nin artıları;
Jpeg görüntü kalitesi çok daha iyi.
Gövdede titreşim önleyici sistem mevcut.
Harici eletronik vizör daha iyi.
Yüksek ISO başarımı daha iyi

Panasonic Lumix DMC-GF1 ‘in artıları;
Auto Focus hızı daha iyi (23 netlik noktası).
HD Video kabiliyeti daha iyi (AVCHD kayıt).
Gövde üzerinde dahili flaş var.
LCD çözünürlüğü (460.000 piksel) daha iyi.

Tam karşılaştırmayı Matt Grayson ephotozine’de yapmış. Sonuç olarak kazanan Olympus PEN E-P2 olmuş. Benim tercihim ise Panasonic Lumix DMC-GF1 den yana oldu. Önceliklerim doğrultusunda, özellikle HD Video kayıt yaparken AVCHD formatını kullanarak sıkıştırma yapabilmesi, hızlı otomatik netleme ve gövde üzerindeki dahili flaş tercihimde rol oynadı. Jpeg kalitesi çok önemli değildi, sonuçta devamlı RAW formatlı çekim yapıyorum ve bu formatta her iki modelde yaklaşık aynı başarımı sergiliyor.

Tabiki iş gövdeyi almakla bitmiyor, objektif seçimi de elde edeceğiniz fotoğrafların başarımında en önemli etken. Bu gövdeler için üretilmiş tam olarak 12 adet Objektif bulunuyor. Hem Panasonic, hem de Olympus Micro Four Thirds standardına uygun objektif üretimi yapıyor. Bütçenize ve ihtiyacınıza göre tercih yapabilirsiniz fakat yeterince geniş bir lens skalası henüz yok. SLR veya DSLR gövdeler için üretilmiş objektifleri de uygun adaptörlerle manual fokus olarak kullanmak mümkün.

Bu standartı tercih etme sebeblerimden biri oldukça tatminkar bir geniş açı sunan Panasonic LUMIX G VARIO 7-14mm f4 objektifidir (35mm ye denk odak uzaklığı 14-28mm, tam bana göre..). “Bu bana yetmez, 180° isterim” diyenler için Panasonic Lumix G Fisheye 8mm f3.5 var. Ya da “bu kadar genişaçı fazla” diyenler için de yine yeterince geniş olan Olympus M. Zuiko Digital ED 9-18mm f:4-5.6 var. Ayrıca noktor.com diye birşey de var, buna da bakmalısınız.

Okuduğum ve faydalandığım bazı yazılar